Son yıllarda teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesiyle birlikte yaşamın her alanında karşılaştığımız yapay zeka sistemleri hukuk alanında da önemli tartışmaların merkezinde yer almaya başlamıştır. Özellikle ChatGPT, Siri, robot süpürgeler ve otonom araçlar gibi gelişmiş teknolojilerin günlük hayata entegrasyonu yapay zeka hukuku kavramının da kaçınılmaz şekilde gündeme taşınmasına neden olmuştur. Bu durum hem bireylerin hem de kurumların yapay zekaya dair hukuki sorumluluklar ve yükümlülükler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmasını zorunlu kılmaktadır.
Yapay Zeka Hukuku Nedir?
Geleneksel hukuk sistemleri geçmişte insan merkezli düşünülerek şekillendirilmiştir. Ancak günümüzde karar alabilen, öğrenebilen ve sonuç üretebilen yapay zeka sistemlerinin ortaya çıkışı bu sistemlerin nasıl sınıflandırılacağı, ne tür sorumluluklara sahip olacağı ve hangi hukuki statüye tabi tutulacağı gibi soruları beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda yapay zeka hukuk hem bireylerin hem de şirketlerin bu yeni teknolojilerle ilişkisini düzenleyen çok disiplinli bir hukuk alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yapay Zeka Hukuki Durumu Nasıl Tanımlanmalı?
Yapay zekanın karmaşık karar alma süreçleri ve yüksek özerklik seviyeleri bu sistemlerin sadece birer araç mı yoksa hukuki anlamda bağımsız bir varlık mı sayılması gerektiği konusunda çeşitli görüşlerin ortaya atılmasına neden olmuştur. Mevcut doktrinde öne çıkan beş ana yaklaşım bulunur:
- Yapay zekanın bir eşya olarak değerlendirilmesi,
- Hukuki açıdan kişi olarak tanımlanması,
- Tüzel kişilik statüsü verilmesi,
- Yeni bir model olan elektronik kişilik kavramıyla tanımlanması,
- Bir eser olarak kabul edilmesi.
Bu yaklaşımlar arasında, Avrupa Parlamentosu’nun da desteklediği şekilde yapay zeka için ayrı ve özgün bir “elektronik kişilik” statüsünün oluşturulması yönündeki görüş ağırlık kazanmıştır. Böylece klasik hukuk tanımlamalarının dışına çıkarak yapay zekanın ortaya çıkardığı hukuki karmaşıklıklara daha net çözümler üretmek mümkün hale gelecektir.
Yapay Zeka Hukuksal Durumu Neden Belirsiz?
Henüz ne ulusal ne de uluslararası alanda yapay zekayı doğrudan tanımlayan ve sınıflandıran bir düzenleme mevcut değildir. Bu durum hem kamuoyunda hem de hukukçular arasında büyük bir boşluk yaratmaktadır. Örneğin bir yapay zeka sistemi tarafından yapılan hata ya da yol açılan zarar durumunda kimin sorumlu tutulacağı hala net değildir. Bu sebeple yapay zeka hukuksal durumu yalnızca teorik bir tartışma olmaktan çıkıp, acil çözümler gerektiren pratik bir soruna dönüşmüştür.
Yapay Zeka Avukatı Kimdir ve Görevleri Nelerdir?
Teknolojinin hukuka yansıması yeni uzmanlık alanlarının doğmasına da zemin hazırlamıştır. Yapay zeka avukatı yapay zeka sistemlerinin geliştirilmesi, kullanılması, lisanslanması ve olası zararlarının düzenlenmesi gibi konularda hem bireylere hem de kurumlara hukuki danışmanlık sağlayan profesyoneldir. Ayrıca yapay zeka avukatı görevleri fikri mülkiyet hakları, veri güvenliği, sözleşme hukuku, ürün sorumluluğu ve etik düzenlemeler gibi birçok alanda destek sunmayı da kapsamaktadır.
Yapay Zeka Sorumluluğu Kime Aittir?
Yapay zekanın hukuk sistemlerine entegre edilmesinde en kritik konulardan biri sorumluluk meselesidir. Bu konuda doktrinde iki temel görüş öne çıkmaktadır:
Üreticinin Sorumluluğu
Bu görüşe göre yapay zeka sisteminin bir “ürün” olarak değerlendirilmesi durumunda sistemin sebep olduğu zararların sorumluluğu üreticiye ait olmalıdır. Avrupa Konseyi Direktifleri ve Türkiye’de yürürlükte olan 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu da bu anlayışı desteklemektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır: üreticinin kusursuz sorumluluğunun doğması için zarar ile ürün arasında doğrudan bir illiyet bağının kurulması gerekir. Ne var ki yapay zeka teknolojilerinin çalışma prensibi bu bağı kurmayı oldukça zorlaştırmaktadır.
Kusur Sorumluluğu
Kusur sorumluluğu ise geleneksel hukuk sistemlerinin temel taşlarından biridir. Bu görüşte yapay zeka sistemlerinin sebep olduğu zararlar için bir tarafın kusurlu olduğunun ispatı gerekir. Avrupa Komisyonu’nun 2021 tarihli Tüzük Taslağı’nda yapay zeka sistemleri risk düzeylerine göre dört kategoriye ayrılmıştır: kabul edilemez risk, yüksek risk, sınırlı risk ve minimum risk. Yüksek riskli sistemlerde kusursuz sorumluluk daha geçerli bir yaklaşım olarak görülürken, düşük riskli sistemlerde kusur sorumluluğu daha sık tercih edilmektedir.
Yapay Zeka Mevzuatının Gelişimi
Avrupa Birliği’nin 2020 ve 2021 yıllarında yayımladığı yapay zeka tüzük teklifleri bu alanda uluslararası düzeyde hukuki bir çerçeve oluşturma çabasını temsil etmektedir. Türkiye’de ise konu henüz kapsamlı şekilde mevzuatlaşmamış olsa da özellikle kişisel verilerin korunması tüketici hakları ve ürün güvenliği kapsamında bazı dolaylı düzenlemeler mevcuttur. Ancak tüm bunlar yapay zekanın öznel etkilerini tam anlamıyla kapsayacak düzeyde değildir.
Yapay Zeka Hatalarının Sonuçları ve Tazminat Sorunu
Bir yapay zeka sistemi tarafından verilen yanlış karar veya yapılan bir hata sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zararların tazmini hukukun temel sorularından biridir. Yapay zekanın bağımsız hareket edebilen bir sistem olması bu zararın doğrudan hangi tarafa yüklenmesi gerektiği konusunda belirsizlik yaratmaktadır. Bu nedenle yapay zekanın yarattığı zararlara yönelik tazminat yükümlülüklerinin hangi kurallara göre belirleneceği konusu hukuk sistemleri için oldukça karmaşık ve yenilikçi bir alan olarak şekillenmektedir.
Yapay Zeka İçin Yeni Bir Hukuki Dönem Başlıyor
Yapay zeka dijital çağın en önemli ve etkili teknolojilerinden biri haline gelmiş durumda. Ancak bu hızlı ilerleme, mevcut hukuk sistemlerinin yetersiz kalmasına yol açmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada hem bireysel kullanıcıların hem de büyük şirketlerin bu teknolojilere dair hukuki statü, sorumluluk ve haklarını net biçimde bilmeye ihtiyacı vardır. Bu noktada yapay zeka hukuku geleceğe dönük yasal düzenlemelerin temel taşı olacak niteliktedir.
>Net bir şekilde ifade etmek gerekirse yapay zeka hukuki durumu geleneksel hukuk normlarının yeniden yorumlanmasını ve yeni normların geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Sadece bugünü değil yarını da kapsayan bir çerçeve oluşturulması gerekmektedir. Bu süreçte hem ulusal hem de uluslararası düzeyde hukukçulara yasa yapıcılara ve özellikle de bu alanda çalışan uzman avukatlara büyük sorumluluk düşmektedir.
Yapay zeka avukatı, bu yeni çağın hukukla buluştuğu noktada anahtar bir rol üstlenmektedir. Yapay zeka sistemlerinin gelişimi devam ederken, hukuk sistemlerinin de bu gelişime ayak uydurması ve teknolojinin gerisinde kalmaması artık bir tercih değil, zorunluluktur.